Kitaplar

Güncel Yargılamalar Işığında Silahlı Örgüt (Türk Ceza Kanunu’nun 314. Maddesi)

Dr. Gökhan GÜNEŞ        Temmuz 2020

Değerli dostlar, “Güncel Yargılamalar Işığında Silahlı Örgüt (TCK’nın 314. Maddesi)” isimli kitabımız e-kitap formatında Amazon, Google Play ve Kobo‘da yayınlanmıştır.

Ceza mevzuatındaki “suç örgütü”, “terör örgütü” ve “silahlı örgüt” kavramları birer hukuki terim olup yasal unsurları ve özellikleriyle birbirlerinden farklıdırlar. Kavramlardan en geneli TCK’nın 220. maddesindeki suç örgütlerine ilişkin olan düzenlemedir. TMK’nın 1 ve 7. maddelerindeki terör örgütü düzenlemesi TCK’nın 220. maddesine göre daha özel, TCK’nın 314. maddesine göre ise daha genel niteliktedir. Bu nedenle, en özel düzenleme TCK’nın 314. maddesindeki silahlı örgüt düzenlemesidir.

TCK’nın 314. maddesinde silahlı örgütün tanımı yapılmadığı gibi unsurları da gösterilmemiştir. Maddede sadece amaç suç ve silah unsuruna yer verilmiştir. Ancak, maddenin 3. fıkrasındaki “suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır” hükmü gereğince, suç örgütleri için zorunlu unsurlar silahlı örgütler için de geçerlidir. Ayrıca, silahlı örgütler aynı zamanda birer terör örgütü kabul edilmektedir ve TMK’nın 1 ve 7. maddelerinde terör örgütlerinin nihai amaçları sayılmıştır. Silahlı örgütlerin amaç suçları da bu maddede sayılan nihai amaçları hedefler. 1 ve 7. maddede sayılan amaçlardan biri için örgütlenmek, aynı zamanda bir terör örgütü oluşturmak anlamına da geleceğinden, her silahlı örgüt aynı zamanda bir terör örgütüdür. Bu nedenle, terör örgütlerinde bulunması gereken zorunlu unsurlar silahlı örgütlerde de bulunmalıdır. Dolayısıyla, silahlı örgütlerde; TCK 220. maddesindeki “suç örgütleri” ve TMK’nın 1 ve 7. maddelerindeki “terör örgütlerinin” unsurları ile TCK’nın 314. maddesindeki “amaç suç” ve “silah” unsurları bulunmalıdır ve tüm bu unsurların birleşmesi halinde bir yapılanma silahlı örgüt olarak kabul edilebilir.

Türk ceza yargılamasında, uygulaması en çok olan örgütlü suç TCK’nın 314. maddesinde düzenlenen silahlı örgüt suçudur. 765 sayılı TCK’da silahı çete olarak adlandırılan bu suç Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren ceza mevzuatında bulunan suç tipidir. Bu nedenle, bu suça ilişkin uzun yıllara dayanan yargısal içtihatlar mevcuttur. Her ne kadar terör suçlarına ilişkin yargılamalarda TCK’nın 314. maddesi çok fazla uygulansa da, değişik yapı ve oluşumların silahlı örgüt kabulünün yapıldığı içtihatlar yaygın değildir. Bunun nedeni, ilk matuf eylem ile silahlı örgüt kabulü yapıldıktan sonra artık o yapı hakkında her yargılamada yeniden silahlı örgüt kabulüne gidilmemesidir. Ancak, silahlı örgüt kabullerinde özellikle son zamanlardaki yargılamalarında ciddi ve yaygın hatalar yapıldığı görülmektedir.

Silahlı örgütün unsurları ve Yargıtay uygulamasında silahlı terör örgüt kabulünde aranan en önemli unsur olan matuf eylem kapsamında güncel yargılamları değerlendirdiğimiz çalışmada; Yargıtay’ın yüz yıllık içtihatları göz ardı edilerek verilen kararlardaki hukuka aykırılıklara ve bu kararlar esas alınarak yasal ve rutin faaliyeterin nasıl suçun yasal unsurları oluşmadan ağır cezalara gerekçe yapıldığına ve bu yönüyle belki de “insanlık tarihinin şahit olduğu en büyük hukuk görünümlü soykırıma” ışık tutmaya çalıştık.

KİTAPTA CEVABINI BULABİLECEĞİNİZ SORULAR

  1. Suç örgütü, terör örgütü ve silahlı örgüt kavramları arasındaki farklar nelerdir? Gerek mahkemeler ve gerekse öğretide bu kavramlar niçin karıştırılmaktadır?

  2. Türk ceza mevzuatında “silahlı terör örgütü” kavramı bulunmamasına rağmen Yargıtay, yerel mahkemeler ve yürütme organı bu kavramı niçin kullanmaktadır?

  3. 2003 yılında terör mevzuatında yapılan çok önemli değişiklikler FETÖ/PDY yargılamalarında neden uygulanmamaktadır?

  4. Örgütün “silahlı olma” vasfında hataya düşen bir kişi TCK’nın 30. maddesinde düzenlenen “hata” hükümlerinden yararlanırken, acaba FETÖ/PDY yargılamalarında bu husus neden hiç araştırılmamış ve ilgililer hata hükümlerinden yararlandırılmamıştır?

  5. Silah kullanmadan ve cebir-şiddete karışmadan silahlı örgüt üyesi olunabilir mi?

  6. 6.Yargıtay’ın Gülen hareketini ilk defa “silahlı örgüt” kabul ettiği kararda yaptığı fahiş hatalar nelerdir? Bu hataların diğer dosyalara yansıması nasıl olmuştur ve hataların tamamı siyasi midir?

  7. Suç örgütü, terör örgütü ve silahlı örgütü birbirinden ayıran en önemli kriter “matuf eylem-matuf suç” tur. Yaklaşık 100 yıllık uygulaması olan silahlı örgüt (çete) için 15 Temmuz 2016 tarihine kadar bu kriter arandığı halde FETÖ/PDY yargılamalarında neden aranmamıştır?

  8. Matuf eylem yargılamaları kesinleşmeden verilen silahlı örgüt üyeliği kararları hukuken geçerli midir?

  9. FETÖ/PDY yargılamalarında amaç suçun bazı dosyalarda TCK’nın 312. maddesi (hükümete karşı suç), bazılarında ise 309. madde (anayasal düzeni değiştirmek) olarak gösterilmesinin sebebi Yargıtay’ın silahlı örgüt kabulünde matuf suçtan mahkûmiyet kararı verememesi midir?

  10. FETÖ/PDY davalarında yapılan vasıflandırma hataları ve Yargıtay’ın uygulamaları siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, cemaat, vakıf ya da dernekler için nasıl bir tehlike oluşturmuştur?

  11. Ergenekon ve Balyoz davaları ile FETÖ/PDY davaları aynı mahiyette midir? Hukuki nitelendirme bakımından aralarında fark var mıdır?

  12. Üyeleri arasında asker ve polislerin bulunduğu bir yapı ve oluşum ne zaman silahlı örgüt kabul edilebilir. Bunun kriterleri nelerdir?

  13. Mahkemeler dışında yasama ve yürütme organının bir yapıyı silahı örgüt olarak vasıflandırması mümkün müdür? Bunun hukuki sonuçları nedir? Bu vasıflandırma mahkemeleri bağlar mı?

  14. 15 Temmuz 2016 tarihinden önce gerçekleşen başarısız darbe girişimlerinde (1961 ve 1971) yüksek mahkemeler bu eylemleri 765 sayılı TCK’nın hangi maddesi kapsamında değerlendirmiştir?

  15. 15 Temmuz 2016 tarihinden önce gerçekleşen başarısız darbe girişimleri sırasında görevde olan binlerce asker neden yargılanmamıştır?

  16. Yargıtay içtihatları gereğince bir örgüt hangi tarihte silahlı örgüt kabul edilebilir? Kişiler hangi tarihte silahlı örgüt üyesi olarak sorumlu tutulabilir? Gülen hareketi hangi tarihten itibaren silahlı örgüt kabul edilmiştir? Yargıtay, bu soruyu neden cevaplamamaktadır?

  17. Yargıtay Gülen hareketinin nihai amacının darbeye teşebbüs olduğunu belirtmesine rağmen, mevcut dosyalarda sanıkların özel kastı, yani nihai amaç olan darbeyi bilip bilmedikleri neden hiç araştırılmamıştır. Yasal ve rutin faaliyetler suçun manevi unsuru için yeterli midir?

  18. TCK’nın 302 ila 316. maddeleri hangi suçlar bakımından uygulanır? Bu maddelerde belirtilen amaca yönelik eylemlerin varlığı ve bu eylemlerin amaç için yeterli olup olmadığı kim tarafından tespit edilir? Yürütme organının bu tespitteki görevi nedir?

  19. İrtibat ve iltisak gibi kavramlarla bir kişinin silahlı örgüt üyesi olduğuna karar verilebilir mi?

  20. Silahlı bir örgütün anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yeterli ya da elverişli olup olmadığına kim karar verir?

  21. PKK ve Hizbullah isimleri bizzat o örgütler tarafından konmuş olmasına rağmen, yürütme organı tarafından Gülen hareketinin “FETÖ/PDY” olarak adlandırılması mümkün müdür? İlerde bu isimlendirmeyi yapanların hukuki sorumluluğu doğar mı?

  22. Siyasal iktidara yakın bir derneğe kurban bağışında bulunan ya da burs veren bir kişinin 20 yıl sonra bu derneğe üye bazı kişilerin belli suçlara karışmaları halinde, daha önceki faaliyetlerinden (kurban bağışı-burs verme) sorumlu tutulması mümkün müdür?

  23. Bir kişinin benzer nitelikli yasal ve rutin faaliyetleri nedeniyle ilerde ceza sorumluluğuyla karşılaşmaması adına neleri öngörmesi ve hangi araştırmaları yapması gerekir?

  24. İktidara yakın bir cemaatin bir şirketinde çalışanların, iktidarın değişmesi üzerine artan ekonomik baskılara karşı şirketin bir şubesine gelen polislere silahla karşılık vermesi halinde, cemaate ait tüm şirketlere el konulması ve üyelerinin hapsedilmesi mümkün müdür?

  25. Son Anayasa değişikliğiyle (2017) birlikte Bakanlar Kurulu ve Hükümet kavramları kaldırıldığından, “Hükümete karşı suç” (TCK md. 312) işlenemez suç mu olmuştur? Aynı suçlamaya konu Balyoz ve Ergenekon davaları ile güncel davalarda uyarlama yargılamaları yapılması gerekir mi?

Kitabın hukuk alemine ve ilgilenenlere faydalı olmasını diliyorum.