İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NIN ARANANLAR LİSTESİNİN HUKUKA AYKIRILIĞI ÜZERİNE

1290

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NIN ARANANLAR LİSTESİNİN HUKUKA AYKIRILIĞI ÜZERİNE

İçişleri Bakanlığı bu hafta terör kapsamında arananlar listesini güncelleyerek Bakanlığın http://www.terorarananlar.pol.tr/tarananlar isimli sitesinde yayınladı. Listede Can Dündar başta olmak üzere birçok gazeteci ve insan hakları aktivisti ve hukukçunun yer aldığı görülmektedir. Listede 19 farklı terör örgütünün mensubu olmakla itham edilen toplam 971kişi yer almaktadır. Ancak sayılara bakıldığında listenin büyük çoğunluğunu Gülen Hareketi ile irtibatlı olduğu söylenen isimler oluşturmaktadır.

Bakanlık sayfasında listenin nasıl hazırlandığına ilişkin bir açıklama yer almamakla birlikte Bakanlık tarafından önceki yıllarda yapılan ilanlara ilişkin açıklamalarda bu listelerin terörle daha etkin mücadele edilebilmesi için 2018 yılında Terörle Mücadelede Kanununun “Ödüllendirme” başlıklı 19’uncu maddesinde yapılan değişiklikle birlikte hazırlandığı belirtilmiştir. Bakanlığın açıklamasına göre değişiklikle işlenişine iştirak etmemiş olmak koşuluyla bu kanun kapsamına giren suçun ortaya çıkarılmasına veya delillerin ele geçirilmesine ya da suç faillerinin yakalanabilmesine yardımcı olanlara veya yerlerini yahut kimliklerini bildirilenlere para ödülü verilebilmesine imkan sağlanarak, ödülün miktarının belirlenmesi ve ödül verilmesine ilişkin usûl ve esaslarının İçişleri  Bakanlığına bırakılmıştır[1].

a)  TMK ve Yönetmelik Kapsamında Değerlendirme

Bakanlığın açıklamaları çerçevesinde 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun (TMK) 19. maddesinin ve ilgili Yönetmeliğin öncelikle incelenmesi gerekmektedir. Terörle Mücadele Kanunu’nun 18/10/2018 tarih ve 7148 sayılı Kanunun 28. maddesiyle değişik “Ödüllendirme” kenar başlıklı 19.maddesindeki düzenleme uyarıncaişlenişine iştirak etmemiş olmak koşuluyla bu Kanun kapsamına giren suçun ortaya çıkarılmasına veya delillerin ele geçirilmesine ya da suç faillerinin yakalanabilmesine yardımcı olanlara veya yerlerini yahut kimliklerini bildirenlere para ödülü verilebilir. Maddenin ikinci fıkrasında ise ödül miktarının belirlenmesi ve ödülün verilmesine ilişkin usul ve esasların İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği düzenlenmiştir.

Kanun düzenlemeye bakıldığında yargılamaları devam eden ve haklarında halen kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı da bulunmayan bir kısım şüpheli veya sanıkların uluslararası prosedürlerde tamamlanmadan kategorize edilerek aranmasına imkan tanıyan bir düzenlemenin madde içeriğinde yer almadığı görülmektedir. 

Diğer taraftan Bakanlık açıklamalarında söz konusu listenin Kanun değişikliği sonrası Bakanlığa verilen yetki kapsamında çıkarılan Terör Suçlarının Ortaya Çıkarılmasına Veya Delillerin Ele Geçirilmesine Ya Da Suç Faillerinin Yakalanmasına Yardımcı Olanlara Verilecek Ödül Hakkında Yönetmelik çerçevesinde hazırlandığı belirtilmiştir.  Bu kapsamda Yönetmeliğin “ İlan” kenar başlıklı 6. Maddesinde“(1) Ödül vaadiyle aranan terör suçlularına ilişkin bilgiler ve fotoğrafları ile aydınlatılacak suça ilişkin gerekli görülen bilgiler ve yardımcı olanlara verilebilecek azami ödül miktarları her türlü iletişim aracı ve internet/dijital ortamda yayımlanabilir. İlanların yayımlanması ve yayımdan kaldırılmasına yönelik işlemler Ödül Komisyonunca belirlenen usulle yerine getirilir.

(2) Ödül vaadiyle aranan terör suçluları, terör örgütündeki hiyerarşik konumları ve/veya yaptıkları eylemin sonuçlarının ağırlığına göre Ödül Komisyonunca gruplandırılarak ve her bir grupta yer alanlara verilebilecek azami ödül miktarı belirtilmek suretiyle ilan edilebilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Öncelikle Yönetmelikte yer verilen “terör suçlusu” kavramının irdelenmesi gerekmektedir. Bu kavram TMK’nın 2. maddesinde tanımlanmış ve şöyle denilmiştir; Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi terör suçlusudur.

Terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işleyenler de terör suçlusu sayılır.”

Maddeden de anlaşılacağı üzere, bir kişinin terör suçlusu olarak kabul edilebilmesi için “suç işlediği” ya da “bir örgütün mensubu olduğunun” sabit olması gerekir. Buna karar verecek yer de elbette tarafsız ve bağımsız mahkemelerdir. Oysa ki, terörden arananlar listesine eklenen çok sayıda kişi hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmadığı gibi büyük çoğunluğu hakkında başlamış bir kovuşturma da yoktur. Dolasıyla, hakkında verilmiş bir mahkeme kararı olmayan kişilerin terör suçlusu kabul edilerek kişisel bilgileriyle birlikte resimlerinin paylaşılması suç olduğu gibi açıkça masumiyet karinesi ve özel yaşama saygı hakkının ihlalidir.  

Yönetmelikte esasen kanunun vermediği bir yetkini kullanıldığı görülmektedir. Zira Kanun maddesinde sadece ödül miktarının belirlenmesi ve ödülün verilmesine ilişkin usul ve esasların Yönetmelikle belirleneceği düzenlenmiştir. Buna uygun olarak da Yönetmelik’in İkinci Bölümünde “Ödül Verilmesinde Esas Alınacak İlkeler” başlığı altında ve 4. maddede “ödül verilme şartları”, 5. maddede “ödül miktarının belirlenmesi”, 7. maddede “ödeme şekli” düzenlenmiştir. Ancak, Kanunun vermediği bir yetki olan “ilan” başlıklı 6. madde de Yönetmeliğe eklenmiştir. Zira Kanun metninde ancak hakkında mahkeme kararıyla yakalama çıkarılabilecek kişilere ilişkin idareye resen “arananlar listesi” hazırlamaya imkân veren bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak Yönetmeliğin 6. maddesinde Kanun’un vermediği bir yetkiye yer verilerek terör suçlularına ilişkin bilgiler ve fotoğrafları ile aydınlatılacak suça ilişkin gerekli görülen bilgilerin yayınlanacağı” düzenlenmiştir. Bu noktada henüz hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunmayan kişinin Yönetmelik’te yer alan “terör suçluları” kavramına dâhil olmayacağı evrensel bir hukuk kuralıdır. Dolayısıyla Yönetmelik hükmü esas alınsa bile söz konusu listeye ancak hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunanlara uygulanabilir. Ancak listede hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunmayan birçok kişide olduğu dikkate alındığında İçişleri Bakanlığının idari bir karar ve işlemle yüzlerce kişiyi terör suçlusu ilan ettiği görülmektedir. İşlem bu yönüyle de açıkça hukuka aykırıdır. Kaldı ki çıkarılan Yönetmelik’te de liste hazırlama ve kategori oluşturma yetkisi bulunmamaktadır.

b)  Kaçak Olmayan Kişilere Kaçak İşleminin Uygulanması

Diğer taraftan yargılaması devam etmekle birlikte ulaşılamayan veya firari olan şüpheli ve sanıklara ilişkin uygulanacak usul ve esaslar 5271 sayılı Kanun’un 247 ve devamı maddelerinde hüküm altına alınmıştır. Eğer arananlar listesinde yer alan kişilerin kaçak olduğu değerIendiriliyorsa öncelikle  “Kaçakların Yargılanması”na ilişkin hükümlerin yer aldığı CMK’nın 247 ve devamı maddelerindeki usul işlemlerinin tamamlatılması gerekmektedir. Şöyle ki Kanun’un “Kaçağın tanımı” kenar başlıklı 247. maddesi uyarınca hakkındaki soruşturmanın veya kovuşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla yurt içinde saklanan veya yabancı ülkede bulunan ve bu nedenle Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından kendisine ulaşılamayan kişiye kaçak denir. Hakkında, Kanun’un 248’inci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen suçlardan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılmış olan şüpheli veya sanığın, yetkili Cumhuriyet savcısı veya mahkemece usulüne göre yapılan tebligata uymamasından dolayı verilen zorla getirilme kararı da yerine getirilemez ise, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme;

a) Çağrının bir gazete ile şüpheli veya sanığın bilinen konutunun kapısına asılmak suretiyle ilânına karar verir; yapılacak ilânlarda, onbeş gün içinde gelmediği takdirde 248’inci maddede gösterilen tedbirlere hükmedilebileceğini ayrıca açıklar,

b) Bu işlemlerin yerine getirildiğinin bir tutanak ile saptanmasından itibaren onbeş gün içinde başvurmayan şüpheli veya sanığın kaçak olduğuna karar verir.

Kanunun “Zorlama amaçlı elkoyma ve teminat belgesi”  başlıklı 248. maddesinde ise bu kaçağın Cumhuriyet savcısına başvurmasını veya duruşmaya gelmesini sağlamak amacıyla Türkiye’de bulunan mallarına, hak ve alacaklarına amaçla orantılı olarak Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi veya mahkeme kararıyla el konulması ve gerektiğinde kayyım atanmasına ilişkin hükümler ile bu hükümlerin uygulanacağı suç tiplerine yer verilmiştir.  Dolayısıyla yasal düzenlemeler bir bütün olarak değerIendirildiğinde  arananlar listesindeki kişileri kaçak olduğundan bahisle bu listeye alınmışlarsa öncelikle Kanun 247. maddesindeki yasal zorunluluk gereğince öncelikle, Cumhuriyet savcısı veya mahkemece bir gazete ile şüpheli veya sanığın bilinen konutunun kapısına asılmak suretiyle ilânını içeren bir çağrının yapılması gerekmektedir.

Ancak ifadesi alınmış ve dosyası şu an Yargıtay veya istinaf veyahut ilk derece mahkemesinde yer alan ve bu mahkemelerce verilmiş bir yakalama ve tutuklama kararı bulunmuyor ise bu kişilere “kaçak” muamelesi de yapılamaz. Ancak soruşturma ve kovuşturmada ulaşılamayan kişiye kaçak muamelesi yapılabilir. Bunun içinde yasanın öngördüğü emredici usul işlemlerinin yerine getirilmesi gerekmektedir.

Bu bağlamda Bakanlığın “arananlar listesi” incelendiğinde listede yer alan kişilere ilişkin çağrı ve gazetede ilan prosedürleri tamamlatılmadan insanların kaçak gibi arananlar listesine dahil edildiği görülmektedir. Adil yargılanma hakkına aykırı olarak henüz devam eden bir davada bu şeklide idari merci olan İçişleri Bakanlığı’nın kendini yargı mercilerinin yerine koyarak insanlara kaçak muamelesi yaptığı görülmektedir.  Yapılan işlem bu yöneyle de hukuka aykırıdır.

c) Adil Yargılanma Hakkı ve Masumiyet Karinesini İhlal Edilmiş Olması

Listede yar alan kişilerin bir kısmının halen dosyasının Yargıtay veya istinaf veyahut ilk derece mahkemelerinde derdest olduğu; bir kısmım kişiler hakkındaki dosyaların ise halen soruşturma aşamasında olduğu görülmektedir. Bu noktada ilgili yargı merciinden herhangi bir karar alınmadan bu listelerin hazırlanmış olduğu görülmektedir. Özellikle içlerinde yer alan bir kısım hakim ve savcılar hakkında AİHM tarafından yakın tarihte hak ihlali kararı verilmiş olduğu düşünüldüğünde bu listenin masumiyet karinesini ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiği açıktır. Aynı şekilde internet ortamında bu şekilde kişisel bilgilerin açık ve aleni bir şeklide hukuka aykırı olarak paylaşılması suretiyle başta lekelenmeme hakkı, maddi ve manevi vücut bütünlüğüne saygı hakkı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ve bireylerin onur kırıcı herhangi bir muameleye tabi tutulamayacağını öngören insan onuruna saygı hakkı ihlal edilmiştir.

Dosyası Yargıtay ve yerel mahkemede olan ve hakkında bu mercilerce verilmiş bir yakalama ve tutuklama kararı olmaksızın idari bir işlemler insanların arananlar listesine dahil edilmesi masumiyet karinesini ve adil yargılanma hakkının ihlalidir. Bu noktada ilgili kişiler hakkında bu şekilde mahkemesinden alınmış bir karar olduğu dahi belirtilmeksizin  listeler oluşturulmuştur. Aynı şekilde henüz “kaçak” konumunda bile olmayan kişilerin Yönetmelik hükmüne istinaden “suçlu” sayılması bir diğer hukuksuzluk örneğidir.  Eğer listede yer alan kişilerin kaçak olması nedeniyle bir arama kararı listesi çıkarılacaksa öncelikle CMK’nın kaçaklara ilişkin hükümleri çerçevesinde gerekli usul işlemlerinin yapılması gerekmektedir. Aynı şekilde hakkında mahkemesince veya istinaf veya Yargıtay tarafından yakalama veya tutuklama kararı verilmemişse zaten bu kişilerin bu listelere dahil edilmesi hukuken mümkün değildir.

Öte yandan listenin AİHM ve diğer uluslararası kuruluşlar nezdinde hak arayışında bulunan veya sosyal medya platformlarında hukuki mücadelesi veren kişilerin sindirilmesi amacıyla hazırlandığı görülmektedir. Diğer bir ifade ile gerek Kanun ve Gerek yönetmelik hükümlerine aykırı olarak hazırlanan ve kişilerin özel hayat hakkınıꓹ adil yargılanma hakkını ve en önemlisi de masumiyet karinesini ihlal eden listenin adalet mücadelesi verenlere gözdağı vermek ve Türkiye’de işlenen insanlık suçlarının tüm dünyaya duyurulmasını engellemek olduğu görülmektedir. 

d)  Yurtdışındaki Türklerin Ajanlık Yapmaya Teşvik Edilmesi

Yukarıda da izah edildiği üzere söz konusu “arananlar listesi” hukuka aykırı olarak hazırlanmıştır. Bu noktada uluslararası prosedürlere de aykırı hareket edilmektedir.  Yönetmeliğin İlan” kenar başlıklı 6. Maddesindeki düzenleme ile özellikle yurtdışındaki Türklerin ajanlık yapmaya teşvik edildiği görülmektedir.

Özellikle hakkında uluslararası prosedürlere uygun bir arama kararı bulunmayan bir kişinin İçişleri Bakanlığı’nın hukuka aykırı olarak hazırlanan arananlar listesine istinaden Türkiye’deki yetkili makamlara bildirilmesi bunu n yapan kişilerin bulundukları ülkede ajanlık suçundan yargılanmalarına nerden olabilir Aynı şeklide bu tip eylemlerin tespiti halinde ilgililerin vatandaşlıktan çıkarılmalarına veya sınır dışı edilmelerine neden olacağı açıktır.

e)  İNTERPOL Prosedürünün İhlal Edilmesi ve Alternatif Arayışlar

Bilindiği üzere Uluslararası Kriminal Polis Teşkilatı (INTERPOL), 194 üye ülkede polisin uluslararası suçları önlemek ve bunlarla mücadele etmek için birlikte çalışmasına olanak sağlayan hükümetler arası bir organizasyondur. İNTERPOL sürecini işletilmesi belirli ilke ve esaslara bağlanmıştır. Bu kapsamda Interpol Anayasası’nın 2/1. Maddesindeki düzenlemedeki düzenleme uyarınca Interpol farklı ülkelerde var olan kanunların sınırları içinde ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ruhuna uygun olarak tüm ceza polisi makamları arasında mümkün olan en geniş karşılıklı yardımı sağlamalı ve teşvik etmelidir. Görüldüğü üzere uluslararası polis iş birliği, tüm BM Üye Devletlerinin desteklemesi beklenen insan haklarını koruyan bir dizi ilke olan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ruhuna uygun olarak yürütülmektedir. Bu kapsamda Interpol’ün “siyasi, askeri, dini veya ırksal nitelikte herhangi bir müdahale veya faaliyette bulunmasını” yasaklayan Interpol Anayasasını ihlal etmeleri durumunda “kırmızı bültenler” yayınlanmamaktadır. Ayrıca 2015 yılında Interpol ayrıca, kişinin 1951 Mülteci Sözleşmesi kapsamında mülteci olarak tanındığının doğrulanması halinde “kırmızı bülteni” kaldırmak için yeni bir politika benimsemiştir.

Bu bağlamda Temmuz 2016’daki darbe girişiminden bu yana, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Interpol düzenlemelerinin lafzına ve ruhuna aykırı olarak ve yürürlükteki ulusal ve uluslararası hukuka aykırı olarak, Interpol aracılığıyla siyasi amaçlı bültenler yayınlayarak yurtdışındaki muhalifleri ve aktivistleri baskı altın almak ve zulmetmek için büyük çaba sarf etmiştir. Yurt dışında yüzlerce, hatta binlerce Türk muhalif, seyahatlerinde kırmızı bültenler veya pasaportlarının iptali nedeniyle çeşitli ülkelerdeki kolluk kuvvetleri ve göçmenlik yetkilileri ile zorluklarla karşı karşıya kalmıştır.  Ancak Interpol, Türkiye tarafından yayınlanan ve siyasi suistimal oluşturan ve dolayısıyla Interpol Anayasasını ihlal eden bültenleri yayınlamaktan vazgeçmiştir. 3 Haziran 2021 tarihinde, Türkiye Dışişleri ve İçişleri Bakanlığı’ndan[2] üst düzey yetkililer, 89. Interpol Genel Kurulu hazırlıkları hakkında Türkiye Parlamentosu’nda rapor verirken, Interpol Genel Sekreterliği’nin Hizmet Hareketiyle algılanan üyelerinin gözaltına alınmasına yönelik 773 talebi[3] reddettiğini belirtmiştir. Bu kapsamda Bu taleplerin kuruluş ilkelerine uymadığı görüşünde olan Teşkilat, Euronews’a Can Dündar ile ilgili Türkiye’den daha önce gelen kırmızı bülten talebini reddettiğini resmen açıklamıştır[4].

Dolayısıyla İnterpol karnesi çok kötü olan ve kırmızı bülten çıkaramayan Türkiye yurtdışındaki muhalifleri ve aktivistleri baskı altın almak ve zulmetmek için bu defa TMK’ya ve Yönetmeliğe aykırı olarak “Arananlar listesi” çıkarmıştır. Böylelikle yurtdışındaki vatandaşların ajanlık yapmaya sevk etmek suretiyle hedefin ulaşmayı amaçlamaktadır. Diğer bir ifade ile listenin hazırlanış usulü olarak uluslararası aramalara ilişkin İNTERPOL prosedürünü de ihlal ettiği görülmektedir.

f)  Listeye Karşı Yasa Yollarına Başvurulmasının Mümkün Olması

Öncelikle hazırlanan listenin açıkça hukuka aykırı olması nedeniyle hukuken kaldırılması mümkündür. Özellikle İçişleri Bakanlığı’nın idari bir kararı ve işlemiyle hazırlanmış olması nedeniyle bu listenin kaldırılması için ilgililerin idare mahkemesine dava açması mümkündür. Ayrıca daha hızlı sonuç alma adına 5651 sayılı Yasa kapsamında temel hak ve hürriyetleri ihlal etmesi nedeniyle erişim engeli kararı için sulh ceza mahkemesine başvuru yapılması mümkündür. Zira 5651 sayılı Kanun’un “İçeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi” kenar 9. maddesi uyarınca internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğin çıkarılmasını ve/veya erişimin engellenmesini de isteyebilir.

Bu kapsamda Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın da sanığı olduğu ÇHD davasının firari sanığı  avukat Özgür Yılmaz’ın adının “terör arananlar” listesine yazılması işleminin hukuka aykırı olması nedeniyle açılmış olan dava kapsamında Danıştay Başsavcılığı, İçişleri Bakanlığı’na bağlı Ödül Komisyonu’nun “Terör Arananlar” listesi yapması yetkisinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, buna izin veren yönetmelik maddesinin iptalini istedi. Başsavcılık, Ödül Komisyonu’nun “aranan terör suçlularının önem sıralaması sonucunu doğuran bir listeleme yapmayı sağlayan bir yetki olarak kullanımı mümkün bulunmadığını belirterek, avukat Özgür Yılmaz’ın adının “terör arananlar” listesine yazılması işleminin hukuka aykırı olduğuna vurgu yaparak  Ödül Komisyonu’na “terör arananlar listesi” yapma yetkisinin iptalini talep etmiştir[5].

Öte yandan gerek kanun hükümlerindeki yasal zorunlu işlemlerin tamamlatılmadan liste oluşturulması ve gerekse kanunun vermediği bir yetkinin kullanılması süetiyle ilgili bakanlık ve kamu görevlilerinin halen yargılamaları devam eden kişilerin kişisel bilgilerin ifşa etmek suretiyle özel hayata saygı hakkı ve peşinen suçlu ilan etmek suretiyle adil yargılanma hakkını ve masumiyet karinesini ihlal etmişlerdir. Bu şeklide görevin gereklerine aykırı hareket eden kişiler hakkında başta görevi kötüye kullanma ve TCK’nın 136. maddesinde düzenlenen kişisel bilgilerin yayılması suçunu işlemeleri nedeniyle suç duyurusunda bulunulabilir. TCK’nın 136. maddesinde düzenlenen bu suç şikayete tabi olmadığı gibi kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle işlendiği için suçun nitelikli halini oluşturmaktadır. 

g) Listelerde İsimleri Yer Alanların Bulundukları Ülkelerde İlgili İdari Birimlere Başvuru Yaparak Bu Konuda Gerek Yargısal Veya İdari Karar Çıkarmaları

Listelerde isimleri yer alanların bulundukları ülkelerde ilgili idari birimlere başvuru yaparak bu konuda gerek yargısal veya idari karar çıkarmaları da mümkündür. Zira hukuk aykırı olarak hazırlanan arananlar listesi ile bu kişilerin hedef haline getirildiği açıktır. Bu noktada ilgili ülke makamlarına kendileri hakkında hazırlanmış bir liste olduğu ve bu listedeki kişiler hakkında ödül belirlenmesi nedeniyle can güvenliklerinin tehlikede olduğunun bildirilmesi faydalı olacaktır. Ayrıca bu makamlara başvurmak suretiyle listeye yönelik özellikle bulundukları ülke bakımından erişim engeli kararı aldırılabilir.

Aynı şekilde Listelerde isimleri yer alanların bulundukları ülkelerde iltica işlemlerinin devam etmesi hallinde listenin ve öngörülen ödülün kendilerini aleni olarak hedef haline getirmesi nedeniyle ivedi olarak işlemlerini tamamlanması bakımından ilgili ülkenin göç idaresinden iltica işlemlerinin ivedi bir şeklide sonuçlanması talep edilebilir. 

h)  Hukuka Aykırı Listeye İlişkin Yapılabilecek Diğer Hususlar

Söz konusu hukuka aykırı arananlar listesine ilişkin olarak yukarıda belirtilenlerin haricinde aşağıda belirtilen hususlarda da gerekenler yapılabilir:

  • İnternet sitesinin engellenmesi kararı alınması durumunda bu kapsamdaki linklerin Google arama motorundan çıkartılmasının istenmesi,
  • Facebook hesabında (https://www.facebook.com/terorarananlar/) isim ve fotoları yayınlananlar tarafından Facebook’a başvuru yapılarak, içeriğin kaldırılması talebinde bulunulması
  • “Aranan teröristler‏ @terorarananlar” veya emniyet ve MİT bağlantılı diğer Twitter hesaplarında isimleri ve resimleri yayınlananlar tarafından Twitter’a başvuru yapılarak, içeriğin kaldırılması talebinde bulunulması,

Yukarıda bahsedilen konulara ilişkin dilekçe örnekleri aşağıda yer almaktadır: